Aşk, insanların var olduğu çağlara ait bir duygu geçididir. İçerisinde sadece sevgiyi değil aynı zamanda nefreti, tutkuyu, şefkati hatta şiddeti bulunduran bir duygu seremonisi. İnsanoğlunun belki de kontrolünü yitirdiği en akıl almaz durum. Hal böyle olunca yaşamın döngüsünde nerede, ne zaman, kime ve neye âşık olabileceğimiz konusunda büyük bir muamma gelip kucağımıza adeta bir yük gibi binmekte.
Lakin değişen zaman ile birlikte aşk olgusu hızlı bir değişim ve dejenerasyon içine girmiş durumda. Öyle ki, artık neredeyse 1 hafta veya 1 ay içinde tükettiğimiz aşklara rastlamak son derece normal karşılanıyor.
Dokunmadığımız tenlere, hiç duymadığımız kokulara hatta görmediğimiz mimiklere karşı hisler besleyebiliyoruz. Âşık olduğumuzu fark ettiğimizde belki de karşımızdaki kişiye ulaşabileceğimiz tek şey sosyal paylaşım siteleri olabiliyor. Görmediğimiz bedenleri profil fotoğraflarından sevip, yine kapak resimlerinde dibe vuruyoruz.
Bir film bu kadar güzel anlatılırdı